Çocukken hobileriniz nelerdi? Resim çizmek, oyun oynamak, ip atlamak, kosturmak... Peki günümüz çocuklarinda da bu durum böyle mi? Çizgi film yayinlari yapan Boomerang TV, 500’ü Türkiye’den olmak üzere yedi farkli ülkeden 3 bin 500 ebeveyn ile 4-7 yas arasi çocuklarin temposunu ve eglence aliskanliklarini arastirdi. Ortaya su sonuçlar çikti:
Arastirmaya katilan 10 ebeveynden 7’si çocuklarin okul döneminde rahatlamak için yeterince zamani olmadigini ve yorgun düstügünü belirtti.Ankete katilan ebeveynlerin yüzde 46’si “Çocugunuz sizin kadar yogun bir hafta geçiriyor mu?” sorusuna “Evet” dedi.
Peki serbest zamani yogun çalisan bir yetiskin kadar az olan çocuga neler olur? Bu konuyu, uzmanlar ile konustum. Iste aldigim yanitlar...
Üsküdar Üniversitesi NPIstanbul Beyin Hastanesi Uzman Psikolog Duygu Barlas konu hakkindaki sorularimi yanitladi.
Artan ödevler, ebeveynin çocuklardan beklentileri, çocuklarin yapmak istedikleri seyleri göz önünde bulundurdugumuzda günümüzde çocuk olmak zor mu?
Günümüzde çocuk olmak aslinda zor degil. Ancak çocuklar için çocuk olmayi zor duruma getirici birçok faktör bulunmaktadir. Günümüzdeki egitim sisteminin süreç degil, sonuç odakli olmasi bu faktörlerin basinda yer almaktadir. Egitim sisteminin, siklikla alinan derecelere, puanlara asiri önem vermesi, bizlerin basariyi sonuç odakli görmemize sebebiyet vermektedir. Dogal olarak bir çocuk ya basarili ya da basarisiz olarak nitelendirilmektedir. Hâlbuki basari denilen sey oldukça soyut bir kavramdir ve ancak çocugun tüm yapabildikleri ve yapamadiklarinin birlesiminden olusmaktadir. Bir çocugun lise giris sinavinda veya üniversiteye geçis sinavinda beklenen puani alamamasi onu basarisiz yapmaz. Sadece istenilen puani alamadigi anlamina gelir. Ancak bu sistem içerisinde yetisen bir çocuk kendisini kolaylikla “basarisiz bir çocuk” olarak etiketleyebilir ve bu durum da dolayli olarak çocuk için kaldirilmasi zor bir yargi haline gelir.
Egitim sisteminin sonuç odakli olmasinin bir baska getirisi ise artan ödev sayilaridir. Bu ayni zamanda sinavlara hazirlananlar için artan test oranlari ve soru sayilari anlamina gelmektedir. Ülkemizde fazla ödev yapmanin, fazla soru çözmenin, saatlerce ders çalismanin basari getirdigine yönelik genel bir yargi bulunmaktadir. Hâlbuki akademik basari oranlari yüksek ülkelere bakildiginda ne ders sayilarinin ne de okul saatlerinin bizim ülkemizde oldugu kadar yüksek olmadigi görülmektedir. O ülkeler sonuca degil, süreç içerisinde çocugun ne kadar kendi performansi içerisinde gelisim gösterdigine bakarlar. Çocuklarin dersler de oldugu kadar sosyal aktivitelerde de, yasam içerisinde var olmasini ve gelisim göstermesini isterler. Çünkü onlara göre basari sonuç degil, süreçtir. Süreç içerisinde çocugun sosyal, akademik, aile iliskileri, genel gelisim açisindan ne kadar gelisim gösterdigidir basari denilen sey.
Ne yazik ki egitim sisteminin getirmis olduklari ile beraber zaman zaman ebeveynler de basariyi sonuç odakli algilayabilmektedirler. Bu algilamalarina bagli olarak “çocugumuzun sadece basarili olmasini istiyoruz” seklinde muglak beklentiler içerisine girmeleri oldukça dogaldir. Ancak bu yargilarinin ne kadar muglak ve sonuç odakli oldugunu göremeyebilirler. Tek bir sonuç bekledikleri için (basarili olmak) beklentileri de bu oranda yüksek olabilir. Aslinda çocuklarindan beklediklerini daha somut, daha genele yayilmis ve daha tanimlanmis hale getirseler, çocuklarinin hem yapabildiklerine hem de yapamadiklarina odaklanabileceklerdir. Bu ve buna benzer birçok faktör çocugun çocuk olmasini zorlastiran, onlari birer “ders kölesi” haline getiren faktörlerdir.
Günümüz çocuklarinin diger nesillere göre daha az sokakta oynadigini; daha çok eve, televizyona ve akilli cihazlara bagli oldugunu biliyoruz. Peki, bu durumun çocuklardaki etkisi nedir? Çocuklar eskisi kadar özgür mü?
Gelisen teknoloji ile beraber yasam tarzi ve aliskanliklar degisime ugramaktadir. Bu oldukça dogal bir sonuçtur. Her yeni kusak ile beraber aliskanliklarin degistigi bilinmektedir. Günümüzde de aslinda olan budur. Tabii yeni kusak eski kusaklara göre daha fazla teknolojik aletler ile içe içe olacaktir. Onlardan, eski kusaklar gibi hobilerden zevk almalari, onlarin çocukluklarinda yaptiklarini yapmalarini beklemek, teknolojik aletler ile geçirilen sürenin ebeveynlerin geçirdikleri süre ile kiyaslanmasi gerçekçi bir beklenti ve kiyaslama olmayacaktir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, teknolojik aletler ile geçirilen sürenin, çocugun diger alanlarini olumsuz açidan etkilememesidir. Örnegin bir çocuk arkadaslari ile sosyallesiyor, ailesi ile vakit geçiriyor, derslerini çalisiyor, okulda ders dinliyor ama zamaninin geri kalaninda teknolojik alet ile vakit geçirmeyi tercih ediyor ise bu bir problem olmayabilir. Bu yine de genel bir yorumdur, her çocugun kendi özelinde degerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun bir teknoloji bagimliligi gibi görülmesinden önce, çocugun yasaminda islevselliginde etkilenme olup olmadigina bakilmasi gerekir. Yapilan çalismalar video oyunlarinin çocugun gelisimi üzerinde olumsuz etki yaratmadigina yönelik bulgular sunmaktadir. Ancak bazi arastirmalar ise bazi alanlarda olumsuz etki yarattigina isaret etmektedir. Belki de buradaki anahtar soru “Çocugun diger alanlarindaki yapi taslari saglam mi?” olabilir. Bir baska deyisle, çocugun yasaminda teknolojik alet ile vakit geçirdigi için olumsuz etkilenen alanlarinin olup olmadiginin test edilmesi önem arz etmektedir.
Çocugun yogunlugunu hafifletmek isteyen ebeveynler çocuklarin ödevlerine yardim edebiliyorlar bu yardimin dozu ise zaman zaman olmasi gerekenden çok daha fazla olabiliyor. Bu durumda ebeveynlere neler önerirsiniz? Ebeveynler çocugun yükünü nasil hafifletebilirler?
Ebeveynler çocuklarin yükünü ödevlerini yaparak hafifletseler bile bu çok saglikli bir yardim olmayacaktir. Bu hem çocugun becerilerini azimsayan hem de onu rahata alistiran bir tavir olabilir. Ödevlere yardim etmek, çocuklarinin ödevlerini bastan sona yapmalari anlamina gelmemelidir. Eger çocugun yasi küçük ise ve bir yardima ihtiyaç duyuyor ise, ders çalisma saatlerinde çocugun yaninda oturularak ne yapacagini söylemeden sadece rehberlik ederek yardimda bulunulabilir. Çocuklarinin yükünü hafifletmek için yüksek beklentilere girmemeleri, çocuklarinin yapabildiklerini bol bol pozitif sekilde pekistirmeleri, yapamadiklari konusunda oturup beraber çözüm bulmaya çalismalari yeterli olacaktir. Ayrica sonuç odakli degil, süreç odakli olmalari, yasamin derslerden, akademik basarilardan ibaret olmadigini her firsatta çocuklarina hatirlatmalari faydali olacaktir.
Ideal bir çocukluk dönemi nasil olmali?
Ideal bir çocukluk dönemi her seyin kararinda oldugu bir dönem olmalidir. Yasamda her konuda oldugu gibi asirilik burada da söz konusu olmamalidir. Bir çocuk hem yasam içerisinde eglenmeli hem de sorumluluklarini bilmelidir. Bu denge saglandigi zaman ideal bir çocukluk dönemi saglanabilir.
Simdilerde yogun bir sekilde ders çalisan çocuklari gelecekte neler bekliyor? Okuldan sikilma gibi bir durum söz konusu olabilir mi?
Yogun bir sekilde ders çalismak çocuklarda bir süre sonra ciddi fiziksel ve psikolojik yorgunluga ve akademik yasama karsi isteksizlige sebebiyet verebilmektedir. Ayrica asiri ders çalismak yasamda yalnizca performansa agirlik veren bir yapinin olusmasina da zemin hazirlayabilir. Yasamda performans kadar diger tüm degerler önem tasimaktadir. Bunlari görmeden büyüyen bir nesil ileride tükenmislik, yogun mutsuzluk yasayabilir.
Memorial Sisli Hastanesi Çocuk Sagligi ve Hastaliklari Bölümü'nden Çocuk-Ergen Psikiyatri Uzmani Doç. Dr. Mustafa Kayhan Bahali'nin sorularima verdigi yanitlar...
Çocuklarin evde geçirdigi süre artti, sosyal aktiviteleri daha çok teknolojik cihazlar üzerinden gerçeklesiyor. Bu durumun avantajlari ve dezavantajlari nelerdir? Çocugun sokakta geçirdigi sürenin azalmasi, evde geçirdigi sürenin artmasi kötü bir sey midir?
Günümüzde gerek sehirlesme gerekse de egitim sistemindeki degisimler çocuklarimizin yasam sekillerini etkiliyor. Özellikle büyük sehirlerimizde güvenli çocuk oyun alanlarinin azalmasi, mevcut çocuk oyun alanlarina ulasimin zorlasmasi, ebeveynlerin güvenlik endiseleri, tam gün egitim, egitim sistemi içinde artan rekabet ve sinav baskisi gibi birçok nedenle çocuklarin sokakta geçirdigi süre azaldi, evde ve okulda geçirdigi süre artti. Bu degisimlerin sonucu olarak çocuklar sosyal aktivitelerini daha çok kisitli teneffüs saatlerinde ya da evde teknolojik cihazlar üzerinden gerçeklestirmek zorunda kaliyor. Bu durumun hem avantajlari hem de dezavantajlari olabilir. Evde ve okulda geçirilen sürenin artmasi bireysel gelisim çalismalari için ayrilan süreyi arttirirken, topluma uyum saglayan basarili bireyler yetistirmek için kullanilabilecek toplum çalismalarina veya bos zaman faaliyetlerine ayrilan süreyi azaltir. Daha yogun egitim alan ve daha fazla ödev yapan çocuklarin daha yüksek notlar alabilirler. Ancak sokaklarda az zaman geçiren, sosyallesmelerini teknolojik cihazlar üzerinden gerçeklestiren, kendilerine sanal bir hayat kuran ve sinavlarindan yüksek notlar alan çocuklar hayatin diger alanlarinda da her zaman basarili olacaklar midir? Asil sorgulanmasi gereken budur. Çünkü gerçek sosyal hayat ve problemleri olusturulan bu sanal hayat ve problemlerinden oldukça farklidir.
Yogun bir ders programina sahip olmanin süreç içerisinde egitimde isteksizlige sebep olur mu? Bunun önüne nasil geçebilir?
Yogun bir ders programi ve iliskili olarak ödevlerin fazla olmasi süreç içerisinde egitimde isteksizlige sebep olabilir. Bununla birlikte çocuklarin ögrenmekten yorulmalarina da yol açabilir. Fiziksel ve ruhsal sorunlarin ortaya çikmasina zemin hazirlayabilir. Bu nedenlerle çocuklarin süresi uygun düzenlenmis ders programi ve ev ödevlerinin olmasi önemlidir. Böylelikle çocuk kalan zamaninda toplumsal uyum için gerekli sosyal aktivitelerine ve daha iyi bir fiziksel saglik için gerekli egzersiz aktivitelerine zaman ayirabilecektir.
Ders yogunlugunun, ödevlerin fazla olmasi çocugu oldukça yoruyor ve çocugun serbest zamani azaliyor. Peki bu durumda nasil bir zaman planlamasi yapilmali?
Evet, ders yogunlugunun ve ev ödevlerinin fazla olmasi hem çocuklari hem de ebeveynlerini yorabiliyor ve serbest zamanlarini azaltabiliyor. Böyle bir durumda öncelikle okul ve ögretmenin yapacagi düzenlemeler önemlidir. Özellikle sinif içi ödevler ve çalismalara agirlik verilerek ev ödevlerinin miktarlarinin azaltilmasi saglanmadikça biz ebeveynlerin zaman planlamasi yapmasi oldukça güçtür. Özellikle çalisan ebeveynler olmak üzere tüm ebeveynlerin hafta içi ve sonu kalan kisitli zamanlarinda sosyal aktiviteler (oyunlar dahil) ve egzersiz gibi fiziksel aktivitelere yer ayirmalari daha iyi bir fiziksel ve ruhsal saglik için zorunluluktur.
Bir çocuk sosyal aktivitelere zaman ayiramazsa ne olur? Yeterince oyun oynamamanin, rahatlayabilecegi sosyal aktiviteleri yapamamanin çocuk üzerindeki etkileri nelerdir?
Bir çocuk için sosyal aktivitelere zaman ayirmak ve oyun oynamak birçok seyi ifade edebilir: Toplum kurallarini ögrenme, bir çesit eglence, fiziksel egzersiz, rahatlama, stres atma ve hatta sosyal, duygusal sorunlarla bir bas etme yöntemi. Daha birçok sey sayilabilir… Bu nedenle sosyal aktiviteler ve oyun oynamaya yeterince zaman ayiramayan çocuklarda sosyallesme (topluma uyum saglama) güçlükleri, fiziksel ve ruhsal saglik sorunlari görülebilir. Fiziksel problemler kas-iskelet sorunlari (skolyoz gibi postür bozukluklari) ve obezite seklinde kendini gösterebilir. Ruhsal sorunlar ise çekingenlik, utangaçlik, özgüven yetersizligi, kaygilar, depresyon ve uyku bozukluklari gibi görülebilecegi gibi tam tersi olarak saldirganlik, özgüven fazlaligi ve toplumsal kurallari tanimama seklinde de görülebilir.